Radikal Eğitim Programı (1) - Yazar: Meryem Hamsi İmrol


Eğitim programlarına radikal bakış açısı, bireyden çok toplumu ve objektiflik yerine politik olmayı vurgulayarak sistematik ve varoluşçu anlayıştan farklılaşmaktadır. Bununla birlikte eğitim programının anlamı da değişmekte; okullarda uygulanan programların ırk, cinsiyet, eşitlik, adalet gibi çeşitli açılardan analiz etmek öne çıkarılmaktadır. İlerlemecilik felsefesinin popüler olduğu 1930’larda George Counts’un konuşması ile çocuk-merkezli anlayışın programları güçsüzleştirdiği, konu alanını göz ardı ettiği ve toplumsal hedeflerin önemsizleştirildiğine dikkat çekilmiştir. Hatta, diğer radikalcilerin söylemlerini de düşünürsek okullarda, derslerde ele alınan konular, yapılan etkinlikler toplumda eşitsizliğe neden olmakta, var olan eşitsizliklerin yeniden üretimine hizmet etmekte; bir başka ifadeyle eğitimin amacının aksine hizmet edilmekte gibi bir anlam ortaya çıkıyor. Bu ifadelerin doğru olma olasılığını düşünmekle birlikte radikal bakış açısında en sınırlı tanımıyla neyin öğretileceğini gösteren resmi programlara yönelik olumsuz bir önyargının olduğunu hissettirdi bana diyebilirim.

Çizilen karamsar tablo ilk bakışta olumsuz gibi gelse de bana göre radikal bakış açısının en önemli katkısı eğitimcilerin sorgulayıcı, eleştirel ve analitik olmalarını ve okulun kültürel reform meydana getirmesini öne çıkarmasıdır. Özellikle “Kimin programı?” sorusuyla “ne öğretiliyor”a yeni bir yorum kazandırılıyor burada. Aksi ne kadar iddia edilirse edilsin biliyoruz ki politikadan ve ideolojiden bağımsız bir program olmaz. Uygulamaya geldiğimizde de öğretmenin elinde şekillenir o program. Bu bağlamda öğretmenin bu rolünü kullanarak toplumu değiştirme ve dönüştürmeye hizmet etmesi gerektiği, bu güce sahip olduğu vurgulanıyor sıklıkla. Öğrencileri geliştirmeyen, eksikliklerini gidermeyen, ihtiyaçlarına kulak vermeyen, onlara gerçek bilgileri öğretmeyen öğretmenler, Freire’nin deyimiyle “bankacı eğitimciler” olarak tanımlanıyor. İstenilen öğretmenler ise diyaloğa önem veren, öğrencileri sosyal, politik ve ekonomik olarak dönüştüren, bu sayede de toplumu dönüştüren bir grupta yer alıyor.

Kuramsal olarak eğitimin toplumu dönüştürme işlevine ilişkin yapılan tartışmaların programlar özelinde ve uygulamaya dönük somut önerileri de olmalı diye düşünüyorum. Apple’da sezilen, Freire’de ise daha belirgin olmakla birlikte öğretmene bu kadar büyük bir sorumluluk veriliyorsa mevcut eğitim sürecinde bunu nasıl gerçekleştireceğine de değinilmeliydi bence. Bu noktada sosyal bilgiler dersinin toplumda yaşanan ekonomik ve politik konuların ele alınması ve öğrencilere toplumsal kurumları nasıl reforme edeceklerinin öğretilmesi için uygun olduğunu savunan Rugg’ın hazırladığı ders kitapları gibi öğretmenlere sunulan kaynaklar yol gösterici olabilir. Ancak yine de nasıl bir toplum inşa edilmek istendiğinin bilinmesi gerekir. “Öğrencilere ne öğretilecek, hangi beceriler geliştirilecek, öğretmenler hangi politik görüşleri sınıfa getirecek” soruları göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Yoksa “kimin programı?” sorusunu sordurarak mevcut duruma yöneltilen eleştiri, “bir başka egemen güçlerin programı”nı oluşturmaya hizmet ediyor olma riskini barındırır diye düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder