Eğitim
alanında dünya çapında bir isim olan Brezilya doğumlu Paulo Freire radikal bir eğitimci olarak tanınır. Büyük
çoğunluğu okuma yazma bilmeyen kendi toplumunda bilinçlenmeyi hedefleyen bir
okuma yazma yöntemi önermiştir. Bununla halkı özgürleştirmeyi amaçlamıştır. Kendi
yaşadığı dönemde toplumun ihtiyacını kendi bağlamında değerlendirerek bunu
önermiştir.
Freire’ye
göre tarafsız eğitim yoktur. İdeolojiden bağımsız bir müfredat olamaz. Aslında birkaç
yıl öncesinde bana eğitimle ideoloji arasında nasıl bir ilişki vardır? diye
sorulduğunda ilişki olmamalıdır, diye cevap verirdim. Öğretmen, politik
kimliğini, ideolojisini öğretim programlarına yansıtmamalı diye düşünürdüm.
Oysaki şu anda öğretmenin apolitik olmasının mümkün olmadığını, zaten egemen
grupların ideolojisinin eğitimin her boyutunu, okul yaşantılarını, programları
doğrudan etkilediğini, seçilen bilgi ve becerilerin bile çeşitli durumlara göre
değiştiğini çok açık bir biçimde söyleyebiliyorum. Neo- Marksistlere göre toplumda egemen bir
kapitalist sınıf vardır ve okulların kurulma amaçları egemen sınıfın
isteklerini karşılamaktır. Resmi programlarda belirtilmemiş toplumsal ve
siyasal görüş örtük programla öğrencilere ulaştırılmaktadır. Öğrencilerin mevcut politik düzene uyum
sağlaması beklenir. Bunun için de programlara konulan bilgi ve beceriler mevcut
ideolojiye göre seçilir ve bunlar sonraki nesillere aktarılarak yeniden
üretilir. Öğrencilerin gelecekte sahip olmaları muhtemel işlerin rollerine
uygun bilgi ve becerileri kazanmaları sağlanır. Bu durum bana meslek liselerini
hatırlattı. Meslek liselerinin profili genelde sosyo-ekonomik düzeyi düşük
öğrencilerden oluşmaktadır ve bu okullar iş dünyasına ara eleman yetiştirmeyi
hedeflemektedir. “patron” yetiştirmek gibi bir amacı yoktur. Uygulanan program
tam anlamıyla kapitalist sisteme uygun, hedef odaklı, sürecin adım adım
planlandığı, öğrencilere “işçi” nin ihtiyacı olacak becerileri kazandırmayı
hedefleyen programlardır.
Freiere’nin
eğitim kuramı eğitimcinin ve eğitilenin bilgiyi birlikte araştırdıkları bir
süreç olarak nitelendirdiği “diyalog” üzerinde odaklanır. Diyaloğu varoluşsal bir gereklilik olarak
tanımlamaktadır. Eğitimin özündeki amaç toplumu dönüştürme yönündeki kendi
kapasitelerinin ayırdında oluş olarak görülebilecek olan bir bilinçlenmedir.
Bilincin gelişmesini insanların özgürleşmesinin aracı olarak görür. Tabi bu
bilinçlenme bağlama göre değişir. Kişinin bulunduğu koşullarda, bilinçlenme
yoluyla onu özgürleştiren eğitim sağlanmalıdır.
Bu, bazen okuma-yazma, bazen bir dil eğitimi, bazen matematik bilgi ve
becerisi olabilir.
Freire,
sömürüye ve ezilmeye karşı kilisenin rolünün önemli olduğunu ifade
etmiştir. Kilise insanların
özgürleşmesinde rol almalıdır,
düşüncesi mevcuttur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder