Bu
haftaki konumuz bir program kuramı olmasından ziyade, bir program geliştirme
yöntemi olarak nitelendirdiğimiz müzakere yöntemiydi. Müzakereci anlayış daha
çok teori boyutuyla ilgilenildiği vurgulanan programların “uygulama” kısmına
dikkat çekme amacındadır. Eğitim programı kuramcılarının daha çok teorilere
odaklandıkları ve okullarda deneyimlenen kısmı yani pratikte var olanı göz ardı
ettikleri eleştirisi vardır. Kavramsal çalışmaların programlara üretken bir
şekilde yön verebilir nitelikte ve oldukça ikna edici görünmesine rağmen uygulamada
yeteri kadar karşılık bulamadığı belirtilmektedir.
Müzakere
sürecinin ana gayesini gerçek dünyada tecrübe edilen problemleri çözmek için
alternatifler sunmak olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlayış, programların pratikte
deneyimlenen problemlere bir cevap sunmak üzere geliştirilmesini ister.
Schwab’a göre eğitim programı, sadece kuramsal tartışmaları değil aynı zamanda seçim
yapmayı ve uygulamayı gerektirir. Süreç, karşılaşılan problemlere yönelik
alternatif çözümler üretmeyi ve bunlar içerisinden en iyi olanı seçmeyi
gerektirir. Amaç doğru olanı bulmak değildir, zaten böyle bir opsiyon da
bulunmamaktadır.
Alternatif
çözüm yollarının üretilmesi öğretmen, öğrenci, sosyal çevre ve konu alanı
kanalıyla gerçekleşir. Her biri farklı bakış açıları ortaya koyarak müzakere
sürecine katkıda bulunur. Bu süreç rasyonel ve değer tabanlı bir aktivitedir.
Ancak rasyonel olarak nitelendirilmesi doğrusal ilerleyen, amaç-sonuç odaklı
sistematik bir süreç olduğundan değil, rastlantısal olmayan, üzerinde
düşünülmüş yapısı ve planlı olmasından ileri gelmektedir. Bunun yanı sıra, süreç
katılımcıların sahip oldukları değer yargılarından bağımsız olarak ilerlemez. Katılımcıların inançlarının/değerlerinin
program hakkındaki düşünceleri üzerinde belirleyici bir rolü vardır; yapılacak
problem tanımları ve bu problemlerin çözümüne yönelik alternatifler bu
değerlerin ve inançların etkisindedir.
Okuduğumuz
kitap bölümünde müzakere sürecinde liderlik vasfını yürütecek kişinin önemi
üzerinde ayrıca durulmaktadır. Komiteye liderlik yapacak olan katılımcının ikna
kabiliyeti yüksek, müzakere sürecinde tecrübeli, yeni çalışmaları takip eden ve
diğer katılımcıları yönlendirebilecek yetkinlikte olması gerektiğini
düşünüyorum. Ayrıca, süreçte yer alacak katılımcıların komitede bulunma yönünde
istekli oluşları ve karar verme mekanizmasında kendilerine yer bulabilmeleri de
sağlıklı bir ilerlemeden bahsedebilmek için önemlidir. Tüm katılımcıların eşit
olarak nitelendirildiği bu anlayışta amaç; çoğunluğun baskısı ya da
yönlendirmesi olmadan, her kaynaktan gelen çözüm önerileri arasından uzlaşıya
varabilmek, yaratıcı bir fikir birliği sergileyebilmektir.
Müzakereci
programda karar verme mekanizmasında yer alan öğretmenlerin, öğrencilerin,
toplumun ve konu alanının her birinin ortaya koyduğu değişik bakış açıları,
neyin, nasıl ve neden öğretilmesi konusunda ortaya koyulan farklı fikirler ve
sahip oldukları değerler doğrultusunda bir uzlaşı sağlanarak, bütüncül
nitelikte bir ürün ortaya konmasını önemli buluyorum. Programın iyileştirilmesi
yönünde her kaynaktan gelen düşünce önemlidir ve dikkate alınmaya değer
niteliktedir. Müzakereci anlayış, eğer gerçekten de öngördükleriyle hayat
bulursa, programı yürütecek kişiye, onu takip edecek olana, ilgili olduğu
disipline, programın uygulanacağı ve gerçek yaşamla buluşacağı düzene, kısacası
eğitim programı ile ilişkili her unsurun katkısına programın tasarımında yer
vermektedir. Bu da çıkan ürünün hepsi tarafından benimsenmesini kolaylaştıracak
ve işe yararlılığını arttıracaktır. Ayrıca bu yöntemde, amaç-sonuç ikilisinde
sürekli bir etkileşim vardır; öğrenmeler kati suretle başlangıçtaki hedeflere
bağlı değildir. Çözümler üretildikçe ve yeni kararlar alındıkça, hedefler ve
öğrenmeler karşılıklı olarak birbirini değiştirir, dönüştürür. Deneyimler yeni
amaçlar, yeni amaçlar da yeni öğrenme ortamları doğuracaktır; sürekliliği olan
bir iyileştirme söz konusudur. Dolayısıyla müzakereci eğitim programında
önceden ortaya konmuş hedefler doğrultusunda öğrenmelerin gerçekleştirildiği
doğrusal bir ilerleme yoktur.
Müzakere
sürecinin bir parçası olmanın katılımcılar için de faydalı bir tarafı olduğuna
inanıyorum; eğitim programını iyileştirmek için ortaya konan çabaların eğitici
bir yönü bulunmaktadır. Katılımcıların, daha önceki deneyimleri üzerinde
düşünerek, özeleştiride bulunup belki sahip oldukları önyargılardan kurtularak
ve yeni fikirler edinerek süreçten kişisel bir yarar sağlama fırsatı da
bulunur. Eğitim programını iyileştirir ve geliştirirken, buna paralel olarak
kendilerini de geliştirme ve farkındalıklarını arttırma olanağına sahiptirler;
bu yöntemde gelişim sürecin doğal bir parçasıdır. Böylece her bir program
geliştirme çabası, bir sonrası için daha nitelikli sonuçlar elde etmeyi de
sağlayabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder