Müzakereci Eğitim Programı - Yazar: Yalçın Çetinkaya


Bu haftaki konumuz bir program kuramı olmasından ziyade, bir program geliştirme yöntemi olarak nitelendirdiğimiz müzakere yöntemiydi. Müzakereci anlayış daha çok teori boyutuyla ilgilenildiği vurgulanan programların “uygulama” kısmına dikkat çekme amacındadır. Eğitim programı kuramcılarının daha çok teorilere odaklandıkları ve okullarda deneyimlenen kısmı yani pratikte var olanı göz ardı ettikleri eleştirisi vardır. Kavramsal çalışmaların programlara üretken bir şekilde yön verebilir nitelikte ve oldukça ikna edici görünmesine rağmen uygulamada yeteri kadar karşılık bulamadığı belirtilmektedir.

Müzakere sürecinin ana gayesini gerçek dünyada tecrübe edilen problemleri çözmek için alternatifler sunmak olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlayış, programların pratikte deneyimlenen problemlere bir cevap sunmak üzere geliştirilmesini ister. Schwab’a göre eğitim programı, sadece kuramsal tartışmaları değil aynı zamanda seçim yapmayı ve uygulamayı gerektirir. Süreç, karşılaşılan problemlere yönelik alternatif çözümler üretmeyi ve bunlar içerisinden en iyi olanı seçmeyi gerektirir. Amaç doğru olanı bulmak değildir, zaten böyle bir opsiyon da bulunmamaktadır.

Alternatif çözüm yollarının üretilmesi öğretmen, öğrenci, sosyal çevre ve konu alanı kanalıyla gerçekleşir. Her biri farklı bakış açıları ortaya koyarak müzakere sürecine katkıda bulunur. Bu süreç rasyonel ve değer tabanlı bir aktivitedir. Ancak rasyonel olarak nitelendirilmesi doğrusal ilerleyen, amaç-sonuç odaklı sistematik bir süreç olduğundan değil, rastlantısal olmayan, üzerinde düşünülmüş yapısı ve planlı olmasından ileri gelmektedir. Bunun yanı sıra, süreç katılımcıların sahip oldukları değer yargılarından bağımsız olarak ilerlemez.  Katılımcıların inançlarının/değerlerinin program hakkındaki düşünceleri üzerinde belirleyici bir rolü vardır; yapılacak problem tanımları ve bu problemlerin çözümüne yönelik alternatifler bu değerlerin ve inançların etkisindedir.

Okuduğumuz kitap bölümünde müzakere sürecinde liderlik vasfını yürütecek kişinin önemi üzerinde ayrıca durulmaktadır. Komiteye liderlik yapacak olan katılımcının ikna kabiliyeti yüksek, müzakere sürecinde tecrübeli, yeni çalışmaları takip eden ve diğer katılımcıları yönlendirebilecek yetkinlikte olması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca, süreçte yer alacak katılımcıların komitede bulunma yönünde istekli oluşları ve karar verme mekanizmasında kendilerine yer bulabilmeleri de sağlıklı bir ilerlemeden bahsedebilmek için önemlidir. Tüm katılımcıların eşit olarak nitelendirildiği bu anlayışta amaç; çoğunluğun baskısı ya da yönlendirmesi olmadan, her kaynaktan gelen çözüm önerileri arasından uzlaşıya varabilmek, yaratıcı bir fikir birliği sergileyebilmektir.

Müzakereci programda karar verme mekanizmasında yer alan öğretmenlerin, öğrencilerin, toplumun ve konu alanının her birinin ortaya koyduğu değişik bakış açıları, neyin, nasıl ve neden öğretilmesi konusunda ortaya koyulan farklı fikirler ve sahip oldukları değerler doğrultusunda bir uzlaşı sağlanarak, bütüncül nitelikte bir ürün ortaya konmasını önemli buluyorum. Programın iyileştirilmesi yönünde her kaynaktan gelen düşünce önemlidir ve dikkate alınmaya değer niteliktedir. Müzakereci anlayış, eğer gerçekten de öngördükleriyle hayat bulursa, programı yürütecek kişiye, onu takip edecek olana, ilgili olduğu disipline, programın uygulanacağı ve gerçek yaşamla buluşacağı düzene, kısacası eğitim programı ile ilişkili her unsurun katkısına programın tasarımında yer vermektedir. Bu da çıkan ürünün hepsi tarafından benimsenmesini kolaylaştıracak ve işe yararlılığını arttıracaktır. Ayrıca bu yöntemde, amaç-sonuç ikilisinde sürekli bir etkileşim vardır; öğrenmeler kati suretle başlangıçtaki hedeflere bağlı değildir. Çözümler üretildikçe ve yeni kararlar alındıkça, hedefler ve öğrenmeler karşılıklı olarak birbirini değiştirir, dönüştürür. Deneyimler yeni amaçlar, yeni amaçlar da yeni öğrenme ortamları doğuracaktır; sürekliliği olan bir iyileştirme söz konusudur. Dolayısıyla müzakereci eğitim programında önceden ortaya konmuş hedefler doğrultusunda öğrenmelerin gerçekleştirildiği doğrusal bir ilerleme yoktur.

Müzakere sürecinin bir parçası olmanın katılımcılar için de faydalı bir tarafı olduğuna inanıyorum; eğitim programını iyileştirmek için ortaya konan çabaların eğitici bir yönü bulunmaktadır. Katılımcıların, daha önceki deneyimleri üzerinde düşünerek, özeleştiride bulunup belki sahip oldukları önyargılardan kurtularak ve yeni fikirler edinerek süreçten kişisel bir yarar sağlama fırsatı da bulunur. Eğitim programını iyileştirir ve geliştirirken, buna paralel olarak kendilerini de geliştirme ve farkındalıklarını arttırma olanağına sahiptirler; bu yöntemde gelişim sürecin doğal bir parçasıdır. Böylece her bir program geliştirme çabası, bir sonrası için daha nitelikli sonuçlar elde etmeyi de sağlayabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder