Dersimiz
kapsamında müzakere yaklaşımını ve bu yaklaşımda öne çıkan temsilcileri
konuştuk. Derste öğrendiklerimle zihnimdeki bilgileri ilişkilendirerek bu
haftanın bende bırakmış olduğu izlenimleri aşağıdaki gibi özetleyebilirim.
Müzakere,
hukuk alanında sık bulunan bir terimdir. İnsanlar, müzakerenin seçim konusu olduğunu ve bunun
toplumsal bir süreç olduğunu bilirler. Eğitim programında müzakere yaklaşımında
problemler ve çözümü önemlidir. Problemlerin ahlaki, pratik ve sosyal nitelikte
olması tercih edilmektedir. Müzakere eğitim programı yaklaşımının önde gelen
isimlerinden biri olan William A. Reid'in sözleriyle, “müzakereci model, eğitim
programı problemlerini ahlaki pratik problemler olarak görmekte ve çözüm
yöntemlerinin pratik yöntemlerle olması gerektiğini önermektedir. Sistem,
bireysel deneyim, radikal eylem ve problem çözme yerine, müzakere geleneği iyi
bir eğitim programı oluşturma merkezinde yer almaktadır. Bu gelenek, diğer dört
gelenek tarafından yapılan katkıları kabul eder, ancak onların bazı noktalarda
eksik kaldığını belirtir.
Reid’in
görüşlerinde üç konuya ağırlık verildiği görülmektedir. Birincisi Reid
“evrensel liberal eğitim” anlayışının eğitimde ulaşılması gereken amaç olduğunu
ifade etmektedir. İkincisi, Reid programın hem bir kurum hem de bir uygulama
olduğunu vurgular. Programları tıp, siyaset ve kimya gibi diğer kurum /
uygulamalarla karşılaştırır. Üçüncüsü, Reid ahlaki felsefenin önemli olduğunu
vurgular. Reid, “tartışmanın” aksine “müzakerenin”, program oluşturmaya yön vermesi gerektiğini
savunuyor. Müzakerenin amacı, pratik bir soruna yaratıcı bir çözüm bulmak iken,
tartışmanın amacı bir tartışmayı kazanmak ve bir kişinin karşı taraf üzerinde
üstünlük kurmasıdır. Ona göre müzakere yöntemi programa hayat verir. Müzakereci
gelenekte, program oluşumu herhangi bir grup, kişi tarafından “kontrol
edilemez” devam eden bir aktivitedir. Günlük pratik problemlerin çözülme
yöntemini, “müzakere” veya “pratik akıl yürütme” olarak adlandırılmaktadır.
Buradaki amaç mevcut çözümler için entelektüel süreçlerdir. Reid, teorik
bilginin üretilmesi yoluyla programdaki problemlerinin çözülemeyeceğini ifade
eder. Bunun yerine, programlarda teori ve pratik arasında bağ kurulmalıdır.
Düşünme konusunda, Reid “prosedürel” ve “pratik problemler” arasında ayrım
yapar ve programdaki problemlerinin ikinci kategoriye ait olduğunu savunur.
Reid, müzakereci bir yaklaşımla sistematik bir yaklaşımın karşıtlığını
savunuyor: Hedeflere göre planlamayı destekleyenler, programların prosedürel
bir problem olduğunu söylerler. Programdaki problemlerin, prosedürel olarak
çözülebileceklerini reddeder ve bunlara yönelik çözümlerin, araçların ve
amaçların etkileşimli olarak değerlendirilmesiyle bulunması gerektiğini
savunur. Reid’in anlayışı, ahlaki felsefeyi ve program oluşumunu bir araya
getirme şeklidir. “Gerçekler” ile “değerler” arasında keskin bir ayrım yapan
sistematik bir görüşten farklı olarak, müzakereci gelenek programı değer yüklü
bir faaliyet olarak görmektedir. Bilginin ahlaki ve entelektüel yönlerini
vurgulayan bu yaklaşım liberal eğitim anlayışının doğasında vardır. Liberal
eğitim anlayışında bireylerin sosyal, ahlaki ve entelektüel yönlerinin
geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
Westbury,
tüm öğrencilere hem liberal hem de pratik olan bir programın öğretilmesi
gerektiğine inanmaktadır. Westbury'ye göre öğretmenler ve programcılar,
öğrencilerin karakterini şekillendiren kişilerdir. Westbury müzakere yöntemi ve
didaktik arasında benzerlik olduğunu ifade etmektedir. Her ikisinde de
öğretmenlerin, öğrencileri için ahlaki ve entelektüel rol model kişiler olarak
görüldüğünü savunmaktadır. Ayrıca, öğretim planının sınıfa başarılı bir şekilde
yansıtılmasını savunur. Westbury sistematik programları eleştirir, programların
daha zengin bir yapısının olduğunu savunmaktadır. Program oluşumunda, ahlaki ve
entelektüel bilginin önemli olduğunu belirtir. Bunun için de teori ve pratiğin
bütünleştirilmesini önerir.
McKeon
retoriğe önem vermektedir. İnsanlar “retorik” ifadesini, birinin söylediği ile
yaptıkları arasında bir ayrım yapmak için kullanırlar. Ancak McKeon'a göre
retorik, özgürleştirici bir programın kalbinde yer alıyor. McKeon bize
retoriğin ikna, seçim ve eylem hakkında olduğunu hatırlatır. Retorik sanatının
uygulayıcıları, insanları doğru yargıda bulunmaya, bireyleri ve toplulukları
adil bir şekilde hareket etmeye ve iletişim, buluş ve yargılama becerilerini
kullanarak sorunları çözmeye ikna eder. Retorik bilim adamları, sanatlarını
çevreleyen belirsizliği kabul ederler. Retorik, bu nedenle McKeon'un zihnindeki
en yüksek sanatlardan biridir. Retorik, “üretkendir”. Retorik sanatında iyi
eğitim görmüş bir kişi aynı anda birçok şeyi yapma yeteneğine sahiptir. McKeon
“buluş” ve “yargılamanın” vazgeçilmez olduğunu savunuyor. Bilim, akıl, etik,
felsefe ve retoriğin hepsi, müzakere sürecine katkıda bulunan pratik ve üretken
sanatlar olarak bir araya gelirler. Bu nedenle müzakere ve retorik sanatlar
arasında keskin bir çizgi çizilemez.
Joseph
Schwab, program alanında bir paradigma değişimini gerçekleştirmiştir. Program
alanının, bilgi üretimine yönelik teorik uğraşlardan uzaklaştırması gerektiğini
ve bunun yerine seçim ve eylemi vurgulayan pratik disiplinler üzerinde
dikkatini yoğunlaştırması gerektiğini savundu. Öğrenciyi ahlaki olarak
şekillendirmek amacıyla Schwab tüm bilgi formlarını bütünleştiren bir
hümanistti. Schwab eklektik sanatların kullanılmasını önerir. Teorik ve pratik
arasındaki ayrımının ötesinde, her iki ucun birbirini etkilediğini ve kesişim
noktasının müzakereyi oluşturduğunu savunmaktadır. Schwab, programcıların
pratik sanatları somutlaştırmasını istemektedir, böylece onlar evrensel liberal
eğitimi başarma çabalarında etkili bir güç haline gelebilirler. Schwab’a göre,
müzakere kusursuz bir dünya içinde program oluşturma sürecinin gerçekleştiğini
kabul eden derin bir insan faaliyetidir.
Bu konudaki
düşüncelerimi şu şekilde özetleyebilirim. Okullarda uygulanan programların
teori ve uygulamayı birleştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Eklektik bir
anlayışla hazırlanan programların daha verimli olacağını düşünüyorum. Her iki
ucun kesişme alanı müzakereyi oluşturmaktadır. Müzakere yaklaşımı hem
gerçekleri hem de değer yargılarını içeren koordineli süreçler ve pratik akıl
yürütme süreçlerine odaklanır. Bu bağlamda salt nesnel bilgilerin öğretilmesi
yerine öğrencilerin entelektüel becerilerinin de gelişmesi sağlanır. Sorgulama
yönleri gelişmiş, rasyonel düşünebilen, problem çözebilen ve neden sonuç
ilişkisini rahatlıkla kurabilen öğrencilerin yetişmesinin toplumumuz için
yararlı olacağını düşünüyorum. Müzakere
programlarıyla bu becerilerin öğrencilere rahatlıkla kazandırılabileceğini
düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder