Sistematik Eğitim Programı - Yazar: Meryem Hamsi İmrol


Eğitim programlarına sistematik bakışın temelinde belli bir yönteme bağlı kalma vurgusunun yer aldığını söyleyerek başlamak isterim bu haftaki günlüğe. Öyle ki alanın kurucusu olarak kabul edilen Bobbitt’in katkısı Taylor’ın mühendislik alanında kullandığı bilimsel yönetimin ilkelerini eğitim programları alanına uyarlamak olmuştur. Önerdiği iş analizi yöntemi daha sonra Charters tarafından öğretmen eğitimi programlarının geliştirilmesinde kullanılmıştır. Tyler’a baktığımızda ise önerdiği dört soru ile program geliştirme sürecinde dikkate alınması gereken adımları ortaya koyduğunu görüyoruz. Dolayısıyla hepsinin odaklandığı nokta eğitim programlarının daha iyi nasıl geliştirebileceği olarak dikkat çekmektedir. Bobbitt ve Charters’ın izlediği yol ile hedeflere ulaşılmakta; Tyler’ın yaklaşımı ise dört ögeyi birlikte ele almaktadır.

Daha önceki tartışmalarımızda da değindiğimiz gibi bir anlayış ya da yaklaşımı kişiselleştirmekten öte toplumsal şartlarla birlikte değerlendirmek daha anlamlıdır. Sistematik eğitim programı geleneğinin baskın olduğu döneme ve bağlama baktığımızda çeşitli sosyal ve ekonomik krizlerin yaşandığı ve çözüm arayışının olduğunu görüyoruz. Ekonomiye katkı sağlayacak insan gücü ihtiyacı doğrultusunda eğitim kurumlarından beklentiler ve programlarının hedefleri de değişiklik göstermiştir. Nitelikli meslek uzmanlarının nasıl yetiştirileceği sorusu ve kaygısı işlevselliği ön plana çıkarmış ve toplumun ihtiyaçları bireyin ihtiyaçlarının önüne geçmiş gibi görünmektedir. Bu da liberal eğitim programı geleneğinde bahsettiğimiz “bilgi bilgi için öğrenilmeli”, “bireyin özgürleştirilmesi” gibi savların karşısında bir anlayış olarak değerlendirilebilir.

Devlet destekli kurumlarda yürütülen faaliyetleri ve bunun olumlu etkisi olduğunu destekleyen bürokratik sistemin karşıtı olarak serbest piyasa sistemini benimseyenler, özel kurumlar aracılığıyla etkililiğin sağlanabileceğini savunmaktadır. Seçim yapma, özgürlük ve yarış gibi kavramları ön plana çıkaran bu anlayış ile merkezi program anlayışına karşı çıkılmakta, hatta programla ilgili yoruma yer verilmemektedir. Bunun, eğitimde başarılı olmak için programdan ziyade sistemin nasıl kurulduğuyla ilgilenmek gerektiği mesajını vermeye çalıştığını düşündüğümü söylemek isterim. Fikrin savunucularının da ekonomistler olduğu ya da eğitimci olmadığını düşünürsek genel olarak eğitimle ilgili özelleştirme önerisinin eğitim programlarına nasıl yansıyacağını ve gerçekten etkili ve nitelikli bir eğitimin gerçekleştirebileceğini sorgulamak gerekir. Örneğin bireysel farklılıkların dikkate alınması söylemi uygulamada nasıl anlamlandırılmaktadır? ya da öğrencilerin yarıştığı/yarıştırıldığı bir sistemde hangi öğrenmeler meydana gelmektedir? gibi sorular hakkında da açıklamalarda bulunulması gerekir. Aksi taktirde insan unsurunu barındıran bir sisteme (eğitim) bu kadar mekanik bir yaklaşımla içi boş vaatlerde bulunulduğunu düşünüyorum.

Son olarak, program geliştirmede belli bir sistematiği ya da etkili bir yönteme bağlı kalmayı doğrudan olumsuz bir şeymiş gibi görmek yerine eldeki kaynakları, sahip olunan zamanda, belli amaçlar doğrultusunda en iyi şekilde değerlendirmek ve bundan faydalanmak eğitim sistemini geliştirebilir diye düşünüyorum. İzlenen yöntem, sonucu etkileyecek pek çok faktörden yalnızca biri olacaktır. Bu sayede belki de sürece ya da içerisinin nasıl doldurulacağına daha fazla zaman ayrılabilir. Dolayısıyla, sistematik eğitim programı anlayışının yönteminden faydalanmalı; ancak şunu yaparsam bunu elde edebilirim gibi keskin neden-sonuç ilişkileri kurmaktan kaçınılmalıdır. Aksi takdirde, eğitimin geniş kapsamından uzaklaşılarak “bir yerde bir zamanda yapılan bir şeyin sonucunda meydana gelen bir şey” gibi sınırlamalar söz konusu olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder