Eğitim programlarına sistematik
bakışın temelinde belli bir yönteme bağlı kalma vurgusunun yer aldığını
söyleyerek başlamak isterim bu haftaki günlüğe. Öyle ki alanın kurucusu olarak
kabul edilen Bobbitt’in katkısı Taylor’ın mühendislik alanında kullandığı
bilimsel yönetimin ilkelerini eğitim programları alanına uyarlamak olmuştur.
Önerdiği iş analizi yöntemi daha sonra Charters tarafından öğretmen eğitimi
programlarının geliştirilmesinde kullanılmıştır. Tyler’a baktığımızda ise
önerdiği dört soru ile program geliştirme sürecinde dikkate alınması gereken
adımları ortaya koyduğunu görüyoruz. Dolayısıyla hepsinin odaklandığı nokta
eğitim programlarının daha iyi nasıl geliştirebileceği olarak dikkat
çekmektedir. Bobbitt ve Charters’ın izlediği yol ile hedeflere ulaşılmakta;
Tyler’ın yaklaşımı ise dört ögeyi birlikte ele almaktadır.
Daha önceki tartışmalarımızda da
değindiğimiz gibi bir anlayış ya da yaklaşımı kişiselleştirmekten öte toplumsal
şartlarla birlikte değerlendirmek daha anlamlıdır. Sistematik eğitim programı
geleneğinin baskın olduğu döneme ve bağlama baktığımızda çeşitli sosyal ve
ekonomik krizlerin yaşandığı ve çözüm arayışının olduğunu görüyoruz. Ekonomiye
katkı sağlayacak insan gücü ihtiyacı doğrultusunda eğitim kurumlarından
beklentiler ve programlarının hedefleri de değişiklik göstermiştir. Nitelikli
meslek uzmanlarının nasıl yetiştirileceği sorusu ve kaygısı işlevselliği ön
plana çıkarmış ve toplumun ihtiyaçları bireyin ihtiyaçlarının önüne geçmiş gibi
görünmektedir. Bu da liberal eğitim programı geleneğinde bahsettiğimiz “bilgi
bilgi için öğrenilmeli”, “bireyin özgürleştirilmesi” gibi savların karşısında
bir anlayış olarak değerlendirilebilir.
Devlet destekli kurumlarda yürütülen
faaliyetleri ve bunun olumlu etkisi olduğunu destekleyen bürokratik sistemin
karşıtı olarak serbest piyasa sistemini benimseyenler, özel kurumlar
aracılığıyla etkililiğin sağlanabileceğini savunmaktadır. Seçim yapma, özgürlük
ve yarış gibi kavramları ön plana çıkaran bu anlayış ile merkezi program
anlayışına karşı çıkılmakta, hatta programla ilgili yoruma yer verilmemektedir.
Bunun, eğitimde başarılı olmak için programdan ziyade sistemin nasıl
kurulduğuyla ilgilenmek gerektiği mesajını vermeye çalıştığını düşündüğümü
söylemek isterim. Fikrin savunucularının da ekonomistler olduğu ya da eğitimci
olmadığını düşünürsek genel olarak eğitimle ilgili özelleştirme önerisinin
eğitim programlarına nasıl yansıyacağını ve gerçekten etkili ve nitelikli bir
eğitimin gerçekleştirebileceğini sorgulamak gerekir. Örneğin bireysel
farklılıkların dikkate alınması söylemi uygulamada nasıl anlamlandırılmaktadır?
ya da öğrencilerin yarıştığı/yarıştırıldığı bir sistemde hangi öğrenmeler meydana
gelmektedir? gibi sorular hakkında da açıklamalarda bulunulması gerekir. Aksi
taktirde insan unsurunu barındıran bir sisteme (eğitim) bu kadar mekanik bir
yaklaşımla içi boş vaatlerde bulunulduğunu düşünüyorum.
Son olarak, program geliştirmede
belli bir sistematiği ya da etkili bir yönteme bağlı kalmayı doğrudan olumsuz
bir şeymiş gibi görmek yerine eldeki kaynakları, sahip olunan zamanda, belli
amaçlar doğrultusunda en iyi şekilde değerlendirmek ve bundan faydalanmak
eğitim sistemini geliştirebilir diye düşünüyorum. İzlenen yöntem, sonucu
etkileyecek pek çok faktörden yalnızca biri olacaktır. Bu sayede belki de
sürece ya da içerisinin nasıl doldurulacağına daha fazla zaman ayrılabilir.
Dolayısıyla, sistematik eğitim programı anlayışının yönteminden faydalanmalı;
ancak şunu yaparsam bunu elde edebilirim gibi keskin neden-sonuç ilişkileri
kurmaktan kaçınılmalıdır. Aksi takdirde, eğitimin geniş kapsamından
uzaklaşılarak “bir yerde bir zamanda yapılan bir şeyin sonucunda meydana gelen
bir şey” gibi sınırlamalar söz konusu olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder