Sistematik Eğitim Programı - Yazar: Alev Elmalı


İnsanın kesinliği sevmesi, eşitlik kaygısı, fırsat eşitliği arayışı ve insanın yaptıklarını bilimsel bir temele dayandırma kaygısı sistematik yaklaşımın temellerini oluşturmaktadır. Sistematik eğitim programı yaklaşımını anlamak için sistem kelimesinin ne anlama geldiğini tanımlamak gerekir. Girdiler, süreç ve çıktılar bağlamında mühendislikten gelme bir yaklaşımla insan unsurunu bilimsel temele dayandırma kaygısıyla veriler doğrultusunda adım adım gerçekleştirilen bilimsel yöntemlerle eğitimi anlamaya çalışmaktır.

Bu yaklaşımla bütün değişkenlerin kontrol altına alınmasıyla gerçekleşir. Esasında ‘curriculum’ kavramının eskiden Romalı askerlerin koştuğu yer olarak tanımlanmasıyla sistematikliğin izleri görülebilir. Sistematiklik, curriculum araştırmasını eğer bir tür program bir grupta çalışıyorsa genellenir, deneysel bir yaklaşımla gözlemler ve iş analizleri yoluyla objektif olarak yaklaşmayı gerektirir. Öğretmen ise, araştırmacı değil, uygulayıcıdır; her şeyin kontrol edildiği ortamda çalışan teknisyendir. Öğretime ilişkin karar alamaz, öğretmenliğin ‘curriculum maker’ olarak görevi yoktur.

Eğitimle ilgili ilk eleştirilerle CEOların eğitimi düzenlemeye başladıkları gibi söylemler aslında tam olarak eğitime sistematik bir yaklaşımın karşılığını bulmasıdır. Özellikle bazı yasalarla (No Child left behind gibi) sistematik yaklaşımın kendini bulması Null’un kitap bölümünde incelenmiştir. No Child Left Behind yasasının çıkaranlar için program çalışmaları objektif olmalı, eğitim araştırmaları tıp çalışmaları gibi yürütülmelidir. Program bir ilaç, bir antibiyotik gibi işe yararsa kullanılmalı, deneme süreçlerinde öğretmenler, okul bağlamı, öğrenci ilgisi gibi diğer bütün değişkenler kontrol edilmelidir. Öğretmenler de hemşireler gibi kendilerine söyleneni sorgulamadan yürütmelidirler. Program öğretim faaliyetlerinden farklı olarak düşünülür ve öğretmenlerin etkililiği kanıtlanmış öğretim yöntem tekniklerini kullanması gereklidir. Zorunlu programı uygularlar ve sorgulamazlar. Yöneticiler ise raporlar üretmeli,  en yeni araştırma sonuçlarını takip etmelidir ve okullarının maksimum etkililikle çalışması için gerekli düzenlemeleri yapmalıdırlar. Bu yasaların etkililiğinin ölçülmesi için değerlendirmeler ve hesap verilebilirlik son derece önemlidir. Burada unutulmaması gereken, sistematik yaklaşım savunucularının öğretmenlerin, yöneticilerin ve program yapıcıların son çıkan araştırmaları ve sonuçlarını takip etmeleri gerekliliğidir.

1980lerin başı itibariyle No Child Left Behinde benzer şekilde program standartlarının ortaya çıkması sistematik yaklaşımın başka bir örneğidir. Öğrencilerin neler bilmesi gerektiği ya da neler yapabiliyor olması gerektiğine karar verme kaygısı program standartlarını oluşturmuştur. Amaç her öğrenci için eşit kalitede programa ulaştırma olsa da zor olan şey ne öğretileceğine kimin karar vereceği, neyin dahil edilmesi gerektiği ve nasıl uygulanacağıdır.

Okulların her zaman ekonomiye bağlı kalacak olması iş adamlarının eğitim politikalarını oluşturmada söz haklarının olmasına yol açar. Amerika’daki göç hareketleri eğitim programlarına yansımıştır. Dolayısıyla ekonomiden bağımsız bir eğitim politikası geliştirmenin mümkün olması beklenemez. Bobbit, Charters gibi eğitim programcıları Latince’ye, Yunanca’ya, klasik edebi eserlere bağlı olan Amerikan programlarını göç hareketiyle birlikte oluşan boşlukları (yabancıların dil öğrenme ihtiyacı gibi) kapatma amacıyla program bakış açılarını ortaya koymuşlardır. Devlet destekli politikalardan sonra son yıllarda sistematik yaklaşımın nasıl değişime uğradığını tanımlamak için ‘serbest piyasa sistemini’ de incelemek gerekir. Bu yaklaşım okulun ekonomiye hizmet etmesi gerektiğini savunur. Fabrika modeline benzer büyük kuruluşlar inşa etmek yerine en mükemmel sistemin özel sektör yatırımlarıyla oluşacağını savunur. Eğitim özelleştikçe kalitenin artacağına ilişkin bir düşünce vardır. Friedmans’a göre iyi okulalr iyi öğrenciler yetiştirir ve sistem bu kadar basittir. Devlet okullarıyla öldürülen özgürlük, yaratıcılık ve yarışma ruhu yarışa ve seçime dayalı serbest piyasa anlayışıyla ortaya çıkacaktır. Friedmans’ın görüşünü daha da ileri taşıyarak Chubb ve Moe program, öğretim ve okullaşmayla ilgilen gerçek rasyonel ve analitik kimselerin iş adamları olduğunu savunur. Hatta, serbest piyasa görüşü bir noktada o kadar serbest hale gelmiştir ki ortak bir kültüre karşı çıkma söz konusudur. Bir milleti bir arada tutan milli kültür arayışının olmayışını tehlikeli buluyorum. Toplumdan, ortak değerlerden uzak bir program anlayışı düşünülemez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder