Bu hafta incelediğimiz makalelerde
özellikle Null’un makalesi oldukça açıklayıcı ve doyurucuydu. Liberal kavramının
anlamını, liberal anlayışın eğitime yansıyan boyutlarının geçmişten günümüze
kazandığı anlamları ve günümüz eğitim anlayışındaki bu akımın yerini göstermede
çok yararlı oldu. Yine Null’un, Schwab’ın makalesini Schwab’tan daha net bir
bakış açısıyla bize sunduğunu düşünüyorum. Hem sözlük bölümlerini hem de
makaleleri okurken aklıma ilk gelen soru liberal kavramının önüne zaman içinde
neden “post” yerine “neo” kavramı geldiğiydi? Bu soru hocanın açıklamasıyla biraz
daha netleşse de acaba günümüz liberal eğitim anlayışına post demek daha doğru
olmaz mı düşüncesini bir tarafta taşıyorum çünkü bugünkü liberal eğitim
anlayışı kendi temel ilkelerini koruyabiliyor mu acaba? Antik yunan –ortaçağ-
sanayi devrimleri sonrasındaki liberal eğitim anlayışından çok daha farklı bir
boyuta evrildiği düşüncesindeyim. Liberalizmin temel ilkelerine baktığımızda
minimal devlet, serbest girişim, bireysellik, insan hakları, hukuk devleti,
özgürlük, işbirliği gibi kavramlar varken neoliberal anlayışta demokrasi ve
işbirliği öğesi özgürlük ilkesinin bile önüne geçiyor. Dolayısıyla özünü hala
koruduğunu düşünmek biraz şüpheli. Ayrıca günümüzde liberal eğitimi,
politikalardan (özellikle ekonomik) bağımsız düşünmek neredeyse imkansız.
Peki, liberal eğitim tek başına bir
çözüm olabilir mi?
Aslında bu noktada da Kemal İnal’ın Eleştirel
Pedagoji ’de yayınlanan bir makalesinde atıfta bulunmak istiyorum. “Ken
Robinson (ünlü liberal-okullar yaratıcılığı öldürüyor mu? TEDX konuşması bence
izlenmesi gerekenler arasında) eğitim almazsak hiçbir şey olamayacağımız
söylenir ancak alsak da büyük olasılıkla işsiz kalacağımız söylenmez.”
Gerçekten de öyle. Yıllardır eğitimin tüm sorunların çözümü olarak görülmesi
aslında bizi daha derin bir çıkmaza götürüyor. Yine İnal’ın makalesinde 200
yıldır liberal eğitim anlayışının söylediği kız çocukların tamamı okula
giderse, öğretmen niteliği arttırılırsa, eğitim süresi uzatılırsa vb. eğitim her
şeyin çözümü olacağıdır. Ama bunun böyle olmadığını her geçen gün biraz daha
iyi görüyorum. Eğitim süresini uzatınca bu kez başka bir boyut eklenerek şimdi
de bunu da sağlarsak dünyadaki tüm sorunlar çözülecek bakış açısı bizi maalesef
hiç bir yere götürmüyor.
Bugün eğitim görmüş insan sayısı küçümsenemeyecek
kadar fazla ama hala dünyadaki birçok sorun devam ediyor hatta üzerine yenileri
ekleniyor. Yani liberal eğitim tek başına çözüm olamaz, yani ortada farklı
iplerle düğümlenmiş bir yumak var ve biz sadece bir renkteki düğümleri açarak
tüm yumağın çözülmesini bekliyoruz. Kapitalist bir topluma, toplumu düşünen
birey yetiştirmek pek olası gözükmemektedir.
Bugün eğitim sistemimizin liberal
olmadığını kim söyleyebilir. Artık programda hedeflerin dışında, beceriler ve
değerler de mevcut. Bir bireyi her yönüyle geliştirmek amaçlanıyor tıpkı
liberal eğitimin amaçlarında olduğu gibi. 21. yy. en önemli becerisi olarak da girişimcilik
sunuluyor. Aslında biraz yakından baktığımızda örtük olarak verilen şeyin
rekabet gücü kazanma olduğunu ve rekabet ederken işbirliği ile değil tüketerek
ve ezerek yükselme anlayışıyla olduğu ortada. Uluslararası düzeyde bugünkü
liberal eğitim anlayışlarında Fevziye Sayılan hocanın söylediği gibi işgücünü
eğiterek düzene uyum sağlatmak, tüketici eğiterek tüketime teşvik etmek ve
sistemi piyasanın istilasına açmak gibi örtük amaçlar bulunuyor. Dolayısıyla
liberal eğitimdeki özgürlük kavramını da tekrar sorgulamak gerekiyor.
Özgürlükle kastedilen tam olarak ne?
Öğretim programlarına baktığımızda başkalarına
uygulamak için bile olsa yine elitler tarafından ortaya konulmakta ve
yorumlanmakta. Bizim tam olarak neye ihtiyacımız olduğu yine onların kararı.
Belki de ihtiyaç her şeyi bilmemek… İşte bütün bu noktalar liberal eğitimin
çıkış amacının değiştiğinin de bir göstergesi. John Dewey ’in makalelerin
birinde geçen yaşamının son döneminde söylediği “İlerici eğitim insanlık
koşullarının iyileştirmesi için daha geniş toplumsal bir hareketin parçası
olmadığı ve ilerleme kaydetmediği sürece ilerici hiçbir eğitim anlayışı
yoktur.” sözüyle aslında liberal eğitimin de kuramdan pratiğe, geçmişten
günümüze nasıl değiştiğinin de bir göstergesidir.
Eğitimin en önemli işlevi anlayış
geliştirmek ancak o da ilgili hükümet-devlet politikalarıyla şekilleniyor. Dünyadaki
liberal eğitim anlayışlarında hangi konunun hangi sırayla, hangi içerikle
verilip nasıl değerlendirileceği belirli. Liberal eğitiminde okutulması,
incelenmesi gereken eserler önemli bir boyut ancak burada seçilen eserleri
kimin seçtiği, (Esasici bakış açısının yansımaları gözükmekte) hangi eser
üzerinden hangi bilgilerin beceri ve değerlerin verileceği, bu bilgilerin kime
göre, nasıl doğru olduğu da ayrı bir tartışma alanı. Bizim buna bir müdahalemiz
olamıyor. Bunun adına da liberal eğitim deniliyor. Belki de liberal eğitim
anlayışına yöneltilen en büyük eleştiriler de bu noktada denilebilir. Aslında
bir noktada fırsat eşitliği olgusunun arkasına saklanarak kendi asıl
hedeflerini de gizlediğini ya a örtük olarak verdiğini söylemek yanlış
olmayacaktır. Fierre eğitimin ya sisteme uyum sağlamayı ya da sistemi eleştirel
bakış açısı görmeyi kazandırdığını söylerken bizim de kendimizi bu çizginin
neresinde olduğumuzu değerlendirmemiz gerekli.
Bugün programlarda olmazsa olmaz
uygulamalardan biri olan değeler eğitimi aslında en güzel örnek çünkü hiç
birimiz sorumluluk-dürüstlük-adalet gibi temel değerlerden bağımsız çocuğumuzun
yetişmesini istemiyiz ancak bu kavramların içi nasıl dolduruluyor bu önemli.
Eğer adalet diyorsak herkes için adalet anlayışını geliştirmek yerine yine elitist
anlayışla bunu yapıyorsak bizim değerlerimiz ve kurumların değerleri hatta
programların değerleri çelişiyorsa bu noktada nasıl davranmalıyız? İki-üç ayrı
insan yetiştiriliyor-eğitiliyor ailede farklı, toplumda farklı ve belki de
kurumda farklı…
Schwab, eğitime katkısı olan her bilim
alanının aslında bize farklı yolları göstererek eğitimin ve programın özünü
kaybetmemize neden olduğunu, eğitimin diğer alanlardan bu denli beslenmesinin
bizim neyle uğraştığımızı da kaçırmamıza yol açtığını net bir şekilde vurgulamaktadır.
Kuramın bu kadar ön plana çıkarılarak uygulamanın unutulması ve her kuramın
aslında uygulamada farklı şeylere de neden olabileceği düşüncesi atlanan ve
ancak önemli olan bir nokta. Schwab’la program yapma anlayışında da bir
dönüşümün yansımasını görebiliriz. Schwab liberal eğitim anlayışından yola
çıkarak bir program yapma yolu öneriyor, rasyonalizmin (Eğer biz programı işlem
basamakları olarak düşünürsek o zaman böyle bir meslek dalının olmasının gereği
yok çünkü yol basit, işlem basamaklarını uygulayarak sonuca ulaşırsın.) bu
kadar zorlama şeklinde programlara hâkimiyeti aslında rahatsız edici bulmakta. Makalesi
biraz da sosyolojik bir makale gibi, insan davranışları ve grup dinamiği
analizleri yapıyor gibi. Önerdiği müzakere-uzlaşma yolunda çıkabilecek
aksaklıklar ve önerdiği çözümleri görünce programın yapımı sırasında
sınırlandırıcı bir yapı da çizmiyor değil. Schwab eğitim programına bakış
açımızı değiştiriyor, eğitim programı bir tıp çalışması gibi ortaya konulup
bitti denilecek bir durum değil ihtiyacımız, görüşümüz değişiyor bir sene
önceki benle şuan ki ben aynı değiliz. Dolayısıyla eğitim programları çok
boyutlu düşünmeyi, katılımı gerektiriyor. Peki, katılımcılar kimler? Programa
etkisi olan ya da programdan etkilenen herkesin aslında bu süreçte yer alması
önemi.
Schwab’ın bir liberal eğitim anlayışı
önerdiğini düşünmüyorum ama bir program yapılırken liberal anlayışla bunun ele
alınmasının önemini vurgulamakta. Uygulanabilirliği tartışılabilir ancak bunu
da denemeye ihtiyacımız var. Böylece her birimiz benzer gelişim özelliklerini
taşısak da insanı organizma gibi gören bir bilim anlayışı yerine insanı
değerleri-görüşleri-geçmişleriyle bambaşka olduğunu anlayan insana insan olduğu
için değer veren bir anlayışa kavuşabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder