Liberal Eğitim Programı - Yazar: Meryem Hamsi İmrol


Kökeni Platon ve Aristo’nun görüşlerine dayanan liberal eğitimin özünde özgürlük kavramı yer almaktadır. Bireyin özgürleşmesi, özgürce düşünebilmesi, kendi anlayışını oluşturabilmesi, kendi görüşlerini paylaşabilmesi ve bunların değer görmesi gibi anlamları kapsayan liberal eğitimin ne olduğundan çok uygulamaya yansımasındaki farklılıkların ilgimi çektiğini söyleyebilirim.  Açıkçası elitlere ayrıcalık sağlanarak toplumun geri kalanının göz ardı edilmesi ve bunun özgürlük teması altında sunulmasını anlamlandıramıyorum. Dolayısıyla özgürlüğü, eşitlik ve adalet kavramları ile birlikte yorumlamak ve uygulamalarda bulunmak daha faydalı olabilir diye düşünüyorum.

Demokrasi ile birlikte “herkes için”e yapılan vurgu liberal eğitimin özüne daha uygun bence. Kimseyi herhangi bir özellikten dolayı dışta tutmadan herkesin iyiliği ve özgürlüğü için bir eğitimden bahsetmek, bu konuda fikir yürütüyor olmak gelişimi meydana getirecek, ileriye götürecek bir adım olarak düşünülebilir. Öte yandan, herkesi kapsayacak bir uygulamada “tek tiplik” söz konusu olduğunda ise gerçekten olumlu sonuçların ortaya çıkabileceğine şüpheyle bakılmalı diye düşünüyorum. Öyle ki hali hazırda eşitliğin olmadığı, pek çok eksiklik ve farklılıkların olduğu eğitim ortamlarında ortak bir uygulama yapmak ya da bunun zorunlu tutulması gerçek anlamda ihtiyaçların karşılanmasını sağlamamakla birlikte var  olan eşitsizliklerin yeniden üretimine hizmet edebilir. Bu risklerin mutlaka dikkate alınması gereklidir. Bu bağlamda Schwab’ın müzakere yöntemi bir çözüm olabilir.

O-bu-şu demeden tüm bireylerin özgürleşmesi ise amaç (ki bence böyle olmalı), başlangıç noktası yine birey olmalıdır. Bireyin ihtiyaçları ve içinde bulunduğu koşulların dikkate alınması ile yerel düzeyde uygulamalara bakarak programı anlamak gerekir. Schwab’ın ileri sürdüğü program anlayışı ile de gördüğümüz üzere karar vermek çok önemli; verilecek kararı etkileyecek pek çok faktör var (öğretmen, öğrenci, idareci, veli, uzman, bağlam, konu alanı/disiplinler vb.); ve eklektik bir yaklaşımla değerlendirme yapmak gerekmektedir. Bu noktada sınıf içinde yapılan öğretim uygulamalarına yalnızca bilgilerin aktarıldığı ya da denendiği bir süreç gibi bakmayıp gerçek problemlerin belirlenmesi ve bilgi üretimi ile program alanına katkı sağlayabilecek bir süreç olarak ifade etmesi ile Schwab’ı anlayabilmenin bir parça kolaylaştığını düşünüyorum. Baktığı bu yerden öğretmenin ne kadar değerli olduğu; teknisyen olmaktan çok daha öte bir noktada olduğu açıkça görülüyor.

Schwab’ın bir başka eleştirisi de eğitim programlarını farklı alanlara ait teorilerle anlamaya çalışmaya olmuştur. Örneğin, eğitim programları alanında uzun yıllar baskın olan ve geniş kapsamda kabul gören bilimsel yönetim kuramı ile yapılacak işlerin ve işlem basamaklarının öne çıktığını görüyoruz. Ekonomi alanına ait bu kuramın etkisiyle eğitim programının asıl ögelerinin (commonplaces) ikinci planda kaldığını söyleyebiliriz. Bu noktada Schwab, uygulamadan yola çıkılmasını öneriyor. Ancak bu önerinin kuramdan bağımsız olmak gibi bir anlama geldiğine dair de bir izlenim edinmediğimi söyleyebilirim. Aksine, yaptığı bu eleştirinin eğitim programı kuramlarının geliştirilmesi, bu kuramlardan yararlanılması, diğer kuramlardan da destek alınması fikrine öncülük ettiği çıkarımını yapmanın mümkün olduğunu düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder