Guy Senese’in dersimize gelmesinin,
ders öncesinde de yaptığı görüşmeleri okumanın, bilimin yuvası, dünyanın adeta
kalbi olan Amerika gibi bir ülkeden profesörün görüşlerini dinlemenin çok
faydalı olduğunu düşünüyorum. Sıradan bir doktora dersi olmadığını bir kez daha
fark etmiş oldum. Bu reflection ile siz hocalarıma da tekrar teşekkür ederim.
Yapılan ders ile bir anda Rousseau,
Thomas Hobbes, Toplumsal sözleşme, calvinizim, No Child Left Behind,
liberalizm, Gramsci, Freire, sekülerlik vb. üzerine konuşma olanağı doğdu.
Başka bir derste daha bunların bu şekilde tartışılacağını düşünmüyorum ancak
bazen aralarındaki bağlantıyı, haftanın konusu ile ilişkiyi kurmakta zorlandım.
Dersin sonunda kısa bir toparlama yapılsaydı, liberal eğitimin yanı sıra haftanın
konusu olan Dewey’e, pragmatik eğitime vs. de değinilseydi biraz daha faydalı
olacağını düşündüm. Bunun yanı sıra Anıtkabir ziyareti ve Atamız hakkında
söyledikleri de göğsümü kabarttı. Kendisine kıyasla bu konuda ben daha karamsar
bir tutuma sahipken Fatma hoca ile yaptığı görüşme Türkiye ve Türk gençleri
hakkında söylediklerini de sevindirici buldum.
Konuşmasının arasında değindiği Freire
gibi kendisini de bir aktivist ve neoliberalizme karşı çıkıyor olarak
değerlendirdim. Freire nasıl halkı yaşanan haksızlar, baskı vb. durumlar
karşısında sessiz kalmamaya, tepkilerini göstermeye çağırıyorsa, Senese de
öğretmenleri kendi aralarında örgütlenmeye çağırıyor. Bazı görüşlerinin bence
altının özellikle çizilmesi gerekiyor. Örneğin; öğretmenlerin ancak birleşerek
güçlenebileceklerini ve bu şekilde kendilerini topluma yansıtabileceklerini
belirtti. Eğitim programları, edebiyat gibi kaynaklar aracılığıyla insanları
özgürleştirebileceğimize, bir dönüşümün mümkün olduğuna, bunun da kaynağının
liberal artsdaki kaynakları okumak, tartışmakla mümkün olduğuna değindi. Bastırılıp
korkmaktan ziyade güçlerinin farkında olmalılar. Zira bakınca kamusal alanda
çalışanın en fazla olduğu meslek grubunu oluşturuyorlar ancak örgütsel bir
yapılanma, yaşanan herhangi bir haksızlık vs. durumunda toplu hak arama
mücadeleleri maalesef yok. Bunun yanı sıra daha önceki hafta da değindiğimiz
liberal eğitimin aslında savunduğu şeyin tam tersi bir amaca hizmet etmesi
noktası da tartışılmaya değer. Bu noktada okulların rekabeti empoze etmesi,
başarısızlığı meşrulaştırıyor. İnsanın doğasına uygun olmayan bu yarışmacı
sistem rekabeti, rekabet de işsizliği doğuruyor. Bu bağlamda okullar hiç
hümanist değil ve üniversiteler de kişinin kendini gerçekleştirebileceği özgür
düşünme ortamları değil. Çünkü kendini gerçekleştirme resim yaparak, şarkı söyleyerek,
dans ederek vs. oluyor. Oysaki bizim eğitim ortamlarımız bundan tamamen uzak
maalesef. Liberal eğitimde de üzerinde durulan, aklı geliştirdiği belirtilen
felsefe, güzel sanatlar, edebiyat gibi dersler bizde hep arka plana atılıyor.
Gençleri meslek sahibi yapma da aynı şekilde. Bu bağlamda yükseköğretim
kurumlarının fonksiyonu ne bireyleri meslek sahibi yapmak ne de kendilerini
gerçekleştirme imkânı tanımak. Son olarak Senese’in değindiği özellikle bazı
hususların çok değerli olduğunu düşünüyor; politika yapıcılara ve hizmet öncesi
ve hizmet içi eğitimlerde öğretmen adaylarına, öğretmenlere de anlatılması
gerektiğini düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder