Dersimize misafir olarak katılan değerli hoca
Guy Senese ile paylaşımlarda Türkiye’deki toplumsal sözleşmenin temellerinden
bahsedildi. Bunlar akılcılık (bilimsellik), hümanizm ve gelenektir (öğretmene
duyulan güven). Türkler verici, cömert, insani değerleri kazanmış bir toplumdan
oluşur. Eğitime verdiğimiz değer de toplumsal kabulle ilgilidir, bu toplumsal
kabulün temelleri de cumhuriyet yıllarına dayanıyor. Değerli hoca ülkemizdeki
eğitim kabulü ile ABD arasında farklar olduğunu söyledi. Bizdeki öğretmenin
gücünün bu temelden geldiğini, öğretmenin okuyarak kendini geliştirmesi, öğretimi vicdani bir sorumluluk olarak
algılaması gerektiğini vurguladı. Öğretmen toplum tarafından ona verilen bu gücü
silah olarak kullanmamalıdır, öğretmen vicdanlı olmalıdır. Günümüzde öğretmen
elindeki gücü nasıl kullanmaktadır?
Öğretmenler egemen görüşün savunduğunun dışına
çıkmayan, öğrencilere sorgulamadan her şeyi kabul eden varlıklar gibi
davranarak mı ellerindeki gücü kullanma eğilimindeler? Öğrenciler toplumdaki
egemen düzeni sorgulamalı, egemen görüşün topluma neden hâkim olduğunu anlamaya
çalışmalılardır. Bunun için öğretmen elindeki gücü dersin içeriğini farklı
olarak öğretmede kullanabilir, dersi ders kitabından farklı şekilde
planlayabilir ve toplumsal düzeni eleştirebilir.
Kabaca ilkokullarda temel eğitim,
ortaokullarda bilimsel eğitim verilirken üniversitelerde üst düzey düşünme
becerileri ile kendini gerçekleştiren bireylerin yetiştirildiğini söyleyebilirim.
Bu düşünce tarzı ile üniversiteler üzerine düşen görevi yerine getiriyor mu? Üniversitelerin
varoluş nedenleriyle ilgili sözü tutmadıklarını dile getiren değerli hoca,
mezun olan kişiler kapitalist düzenin sonucunda işsiz kaldığına vurgu yapıyor.
İşsiz kalan gençler işsizliğinin nedeni olarak kendilerini yetersiz
hissediyorlar, nitelikli olmadıkları için işsiz kaldıklarını düşünüyorlar ve bu
da toplumu karamsarlığı itiyor. Bu sorunu çözmek için eğitimi politikalarında
düzenlemeler ve değişiklikler yapılmalı, diyor hocamız. Eğitim politikalarında
gerekli düzenlemeler yapılmazsa bu güce karşı neler yapılabilir?
Liberal eğitimin çıkış noktası her öğrencinin
en iyi şekilde öğrenmesini sağlamaktı. Liberal eğitim bir rekabet ortamı
yarattı, sınav sistemi ile her öğrencinin eşit olması amaçlanırken sınavlar
eşitsizliği daha da belirgin hale getirdi. Aile, çevre vb. durumlardan
öğrencilerin eşit bir ortamda olmadıkları; aynı sınavla da
değerlendirilmelerinin ne kadar doğru olduğunu düşünmeye başladım. İmkânı çok
az öğrencilerin de bu sınavlara girerek bir meslek edinmeleri sınav sisteminin
eşitliği sağlamasa da insanlara bir çıkar yol sağladığını düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder