Bu hafta derste uzun uzun tartıştığımız
currere kavramı bence program geliştirme alanının tanımının yapılması
aşamasında son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Program geliştirme nedir?
Program geliştirmeci kimdir ve gerçekten böyle bir alana ihtiyaç var mıdır? Bu
sorulara öncelikle bizler cevap vermeli ve kendimizi nereye koyduğumuzun
felsefi alt yapısını tanımlamalıyız.
Derste bu tanımlamaların tartışılması esnasında
‘kişinin kendisini kendi kültürüyle gerçekleştirir’ ifadesini düşünmeliyiz. Bu
ifadenin önemli olduğunu düşünüyorum, çünkü birçok akademisyen ne yazık ki Türk
toplumunun kültürünü tanımıyor, toplumdaki aksaklıkları tespit etmekte ya da
gerçek rasyonel topluma özgü fikirler üretemiyor. İşte burada ‘Ben kimim?’
sorusu ortaya çıkıyor. Method of currere burada işe koşulmalı ve kimim nereden
geldim, ne gibi süreçler beni şekillendirdi gibi geriye dönük sorularla bugünü
ve geçmişi anlamaya çalışmalıyız. Pinar’ın bu metoduyla programı anlamaya
çalışmalı, kesitsel ya da insanı anlatmayan ve çoğunlukla yeterli olmayan okul
programlarıyla değil bireye odaklanarak toplumu yeniden yapılandırma
anlayışıyla hareket edilmeli.
Ayrıca Freire’nin conscientizacao (özgürleştirici
bilinçlenme) kavramını son derece etkileyici buluyorum. Bir eylem ve bilgi
sürecini (praxis) içerir. Kişilerin nesneleştirilmekten çok kendilerini özne
olarak hissettikleri özgürleşmelerinin yolunu yaratacak bir deneyim olarak görülür.
Kişinin kendi varoluş deneyiminin bir veri kaynağı olarak görülmesi, düşünmeye
gerek kalmadan hissettiklerinin bile yeterli olmasını çarpıcı buluyorum. Burada
eğitim serüvenimizin her birimiz için birbirinden tamamen farklı deneyimleri
aslında ‘programın’ algılanışının çeşitliliklerini önümüze sunuyor.
Method of currere’nin temel ilkesinin öznellik
olması belki de bilimsel nesnelliğin nihani nesnellik olduğu algısının da
sarsıntıya uğraması olarak görüyorum. Hiçbir zaman nesnel gerçekliğin ne
olduğunu zihinsel gerçekler olarak algılayamadığımıza göre bilimsel nesnellik
arayışı da sorgulanabilir. Algılarımızla çevreden aldığımız bilgi aynı şeye
maruz kalan yanımızdaki kişiden bile farklıysa programda bu sistematik
davranışsal yaklaşımlar sorgulanmalı. Tamamen kendimiz olarak algılarımızı
ortaya çıkardığımızda belki genellemelere gidemeyeceğiz ancak genel bir durumun
ortaya konması yeterli olacaktır.
Derste ilgimi çeken başka bir nokta da John
Dewey’in tartışıldığı bölümdü. Dewey’in görüşlerinin birçok programa
ilerlemecilik olarak yön vermesi Dewey’i iyi anlamamızı gerektiriyor. Özellikle
okulların çocuklara annelerinin, babalarının davrandığı şekilde davranması
gerektiği görüşü çok iyi anlaşılmalı. Bireyselleştirme kaygısı da bugün
tartıştığımız birçok noktaya yön veriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder