Bu haftaki
tartışmalarımızla, gerçek yaşamdaki pratikler referans alındığında “liberal
eğitime” ilişkin ciddi bir karmaşanın, ikilemlerin ve yanıt bulmakta zorlanılan
soruların var olduğunu anlamış olduk. Eski Yunan’dan bugüne değin çeşitli
formlara bürünen ancak düşünsel özgürlük ve bireyin entelektüel gelişiminden
asla vazgeçmeyen liberal eğitim, ideallerindeki çekiciliğe rağmen bir dizi
sınırlılığı beraberinde getirmekten kendini kurtaramamıştır. Tartışmalarımızdan
yola çıkarak, liberal eğitimin her yeniden tanımlanma çabasında farklı bir
karmaşanın ortaya çıktığını söylemek de yanlış olmayacaktır.
Değerli bilginin
peşinden koşulmasının temel ilke olarak kabul gördüğü liberal eğitim için her
türlü bilginin bu niteliğe sahip olmadığını anlıyoruz. Bu ayrımın
yapılmasındaki temel ölçüt bilginin kendisinin amaç olarak değerlendirilmesi ve
böylece aklın gelişimine katkı sağlamasıdır. Liberal eğitim değerli bilgi için
Matematik, Fen, Edebiyat, Felsefe ve Tarih gibi disiplinleri işaret ederken, uygulamaya
yönelik bilgiyi kıymetsiz bulmaktadır, çünkü amaca götüren bir enstrümana dönüşen
bilgi temel ölçütü karşılamaktan uzaktır. Örneğin, aklın gelişimini destekleyen
felsefi bilgi değerli bulunurken, uygulamaya yönelik olan tıbbi bilgi değersizdir.
İnsanlığın yüksek yararına bile olsa, uygulamadan gelen faydası gözetilerek
öğrenilen bir bilginin liberal eğitimde yeri yoktur. Hatta
eski Yunan’a kadar uzanan Platoncu bakış açısına göre uygulamaya dönük bilgi
aklı geliştirmek bir yana, aklı gereksiz yere meşgul eden ve ruhu bozan bir
etkiye sahiptir.
Diğer taraftan liberal
eğitimdeki temel anlayışa göre motivasyonumuz içsel faktörlerden kaynaklanır; herkesin
doğasında var olan “merak ve ilgi” bizleri bilgiye ulaşmak için motive eder. Ancak,
öğrenmelerimizi düşündüğümüzde “merak ve ilgiden” kaynaklanan bilgiyle, bize
yarar sağladığı için edindiğimiz bilgiyi keskin bir biçimde ayırmanın her zaman
mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Öğrenmeye yönelmemiz doğrudan bilginin
kendisinden kaynaklanmayabilir ya da öyle başlayıp sonradan farklılaşabilir. Örneğin,
soyut problemleri çözmeyi seven bir kişi matematikle ilgilenmeye başlayabilir,
ancak matematik bilgisinin sağladığı yararlar nedeniyle sonradan öğrenme amacı
değişebilir. Bunun tam tersi olarak matematik öğretmeni olma amacıyla bu alanla
ilgilenirken, zamanla bireyin öğrenmesindeki motivasyon kaynağı değişebilir ve
merakı öğrenmesinin arkasındaki yeni itici güç olabilir. Bu noktada akla farklı
bir soru da gelebilir. Liberal eğitim için Matematik bilgisi değerli bilgidir
çünkü aklın besini olarak nitelendirilen bilgi türündedir. Peki bu bilgi uygulamaya
dönük yararından ötürü öğrenildiğinde değersizleşmekte midir, yani sadece eylemsizlik
içerdiğinde mi değerlidir? Bu liberal eğitimdeki benim oldukça ilginç bulduğum karmaşalardan
sadece biridir.
Diğer taraftan, liberal
eğitimin bireyin uzmanlaşmasına karşı çıkması ve bunu aşağı bir durum olarak
nitelendirmesi günümüz dinamikleri ile örtüşmemektedir. Kişilerin kendilerini
sadece entelektüel açıdan geliştirirken, herhangi bir mesleki uzmanlık
kazanmamaları toplumsal yaşam içerisinde yer bulmalarını zora sokacaktır. Ancak,
sadece bir disiplinin sınırları içerisinde kalan ve başka disiplinlerce
desteklenmeyen uzmanlaşmanın da eksik kalacağını düşünüyorum. Bireyleri
yaşamdaki çok çeşitli sorun alanlarıyla mücadelede tek bir disiplinin
sınırlılığına terk etmek, örneğin bir kişiyi sadece alanında çok başarılı bir bilim
insanı olarak yetiştirmek bir yanı ile eksiktir; yaşam çok boyutlu, sorun
alanları ise çok çeşitlidir. Ancak bu kez de hangi bilginin öğretileceği en
önemli sorun olarak cevaplandırılmayı beklemektedir. Bireyin tam bir gelişimi
için öğrenmesi gerekenler nelerdir? Bunları kim, neye göre belirlemektedir? Ne
kadar süre ayrılmalıdır? Tüm bunlar cevaplandırılması çok da kolay olmayan
sorulardır.
Öğrenenin
düşünsel özgürlüğü liberal eğitimin önceliklerinden biri gibi görünmektedir.
Ancak değerli bilginin baskınlığı ve konu alanının fazlaca öne çıkması, bireyin
düşünsel özgürlüğünü tehlikeye atar niteliktedir. Bilginin sorgulanamaz oluşu
öğretmene ciddi bir otorite kazandırmaktadır; bilginin dokunulmazlığı bir
bakıma öğretmenin de sorgulanamayacağı anlamını taşımaktadır. Oysa, sorgulama
alanının daraltılması bireyin özgürleştirilmesiyle bağdaşmamakta ve aykırı
durmaktadır. Başka bir açıdan da kişilerin gerçekten özgürleşemediğini söylemek
mümkündür: liberal eğitimde doğru ve öğrenilmeye değer bilgi güç erkleri
tarafından belirlenmekte, dolayısıyla baskın ideolojilerin ölçütlerine uygun
düşünce biçimleri empoze edilmeye çalışılmaktadır. Bana göre bunun en doğal ve beklenen sonucu
“düşünsel özgürlüğün” örselenmesi ve zarar görmesidir. Gerçi, liberal eğitimin
bu eleştiriye vereceği yanıt çoktan hazırdır: “entelektüellerin seçtiği bilgi
bireyi özgürleştiren bilgidir”. Entelektüeller bizler için uygun olan ve bizi
özgürleştiren bilgiyi seçer, dolayısıyla “düşünsel özgürlüğe” gidilen yolda
sapma yoktur. Elbette söylem olarak tutarlılığı olsa bile, özellikle kendi
ülkemizi düşündüğümüzde, ikna ediciliği oldukça zayıf ve tatmin edici bir yanıt
olmaktan uzaktır. Karar vericilerin özgür bireyleri mi, yoksa kendi
ideallerindeki bireyleri mi isteyeceği/istediği aşikardır.
Eğitim sistemimizin
liberal eğitim anlayışının etkisiyle kurgulanmış olduğunu söyleyebiliriz; milli
eğitimin temel amaçlarında liberal eğitim yaklaşımının izleri açıkça görülebilmektedir.
Ülkemizde eğitimin özgürlükçü anlayışın üzerine tasarımlandığını varsayarsak, sormamız
gereken bazı sorular şunlardır: Bizler özgür bireyler olarak mı yetiştik? Farklılıklara
saygılı ve önyargılardan arınık kişiler miyiz? Hiçbir dogmanın etkisinde
kalmadan kararlar alabilen ve bunları rasyonel dayanaklarla gerekçelendirebilen
kimseler miyiz? Bu sorulara kendi bağlamımızı düşündüğümüzde iç açıcı cevaplar
veremeyeceğimiz ne yazık ki ortadadır. Peki bunun sebebi nedir? Liberal eğitim,
söylemlerine uygun olarak işe koşulmamakta mıdır? Yoksa sorun liberal eğitimin
doğru biçimde uygulanmasında değil, bizzat kendisinde midir? Entelektüellerin
bilgisi, öyle olduğu varsayımına rağmen, bizi her zaman özgürleştirmemekte
midir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder