Radikal Eğitim Programı - Yazar: Zeynep Eda ALPSOY KILIÇ

 I. Dünya savaşının etkisiyle ortaya çıkan Varoluşçu felsefenin, toplumun sorunlarını çözememesi ve bireyselliğe fazla vurgu yapması, 1930’larda, Amerika’daki Büyük Buhran’ın da etkisiyle yerini eğitimde eleştirel veya radikal olarak adlandırılan anlayışa bırakmıştır. Radikal program anlayışı, sistematik ve varoluşçu programların aksine, özü itibariyle eğitime politik bir bakış açısı sunar ve nötr veya apolitik bir tutum takınmayı güçlüden taraf tutmak addeder. Eğitim programının sosyal eşitliği sağlamada önemli rolü olduğunu not eden radikaller, çoğu okulun programının kültürel baskı aracı olarak kullanıldığını; dezavantajlı gruplara dahil öğrencilerin toplumda marjinal rollere iteklenirken, ayrıcalıklı konumdaki öğrencilerin toplumdaki daha gözde rollere ulaşmasına programın aracılık ettiğini ifade eder. Diğer bir deyişle, radikal anlayışa göre, eğitim, güçlünün güçte kalması için gerekli altyapıyı oluşturmakta ve dezavantajlı kesimi içinden çıkılması zor bir kısır döngüye hapsetmektedir. Dezavantajlı gruba dahiliyet, bir azınlığın ferdi olmak, düşük sosyoekonomik statüden gelmek veya ülkedeki hâkim kültürden başka bir kültürle yetişmiş olmak şeklinde açıklanabilir. Sınıf temelli adaletsizliklerin önüne geçmeyi hedefleyen bu yaklaşımın öncüleri sol politik eksenin üyeleri olmakla beraber, eğitim programlarının da öğrencilere eşitlik ve toplumsal baskı konularında benzer görüş ve değerleri kazandırması gerektiğini savunmuşlardır. Eleştirel veya radikal eğitim olarak adlandırılagelen bu düşünsel geleneğin birçok öncüsü olmakla beraber, bu yazıda Michael Apple, Paolo Freire, George S. Counts ve Harold Rugg’ın bu yaklaşıma katkıları ele alınacaktır.

Apple, Amerikan okullarının sadece “bozuk” olmadığını aynı zamanda topluma zarar verdiğini ve neredeyse hiçbir olumlu yönünün olmadığını belirterek radikal bir reforma ihtiyaç olduğunu vurgulamıştır. Bu zarardan en çok azınlıklara mensup öğrencilerin etkilendiğini söylemiş ve eğitim sisteminin azınlık öğrencileri, beyaz öğrencilerin edindiği mesleklerden daha aşağı pozisyondaki mesleklere ittiğini ileri sürmüştür. Apple, 1993’te yayınlanan Resmi Bilgi [Official Knowledge] adlı kitabında program, öğretim ve değerlendirme süreçlerinin, baskın grupların, daha az güce sahip kesimleri kontrol altında tutabilmek için onlarla uzlaşmasının bir sonucu olduğunu belirtmiştir. Apple, bu uzlaşmanın, baskın gruplar tarafından gönüllü olarak değil, azınlık toplulukları kontrol altında tutmak için mecburen yapıldığını ifade etmiştir. Yani programı oluşturan resmi bilgi doğası gereği azınlık gruplara karşı tarafsız veya önyargısız değildir. Temelde program geliştirmede “ne öğretilmeli?”, “programa hangi konular dahil edilmeli?” gibi sorular sorulurken, Radikal anlayışı benimseyenler “kimin programı öğretilmeli?”, “hangi bilgi daha değerli?” gibi sorulara eğilirler çünkü bu soruların cevabını oluşturan “resmi bilgi” toplumdaki eşitsizlikleri doğuran bir kaynak olarak görülür. Bu sorular yanıtlandığında, ortak bir bilgi bütününün tüm okullarda öğretilmesi gerekmediği sonucu çıkar çünkü ne öğretilse bir grubun avantajlı diğer grubun dezavantajlı olacağı savunulur. Tabi ki, bu bağlamda matematik veya fizik gibi, toplumsal değerlerden değil de objektif gerçekliklerden oluşan alanların öğretimi ne gibi eşitsizliklere yol açabilir sorusu akıllara geliyor.

Apple, muhafazakâr politikacıların azınlıkları kontrol altında tutmak için hükümet araçlarını kullandığını belirtir ve bunlardan biri de hiç şüphesiz eğitimdir. Bu güç dengesizliğini ortadan kaldırmak için, Apple öğretmenlerin sola meyilli düşünceleri derslerinde teşvik etmesi gerektiğini savunur. Apple, İdeoloji ve Eğitim Programı isimli kitabında örtük ve resmi program kavramlarını inceleyerek, okul yapısının eşitsizlikleri, öğrettikleri ve öğretmedikleri yoluyla nasıl devam ettirdiğini okuyucuya açıklar. Aynı kitapta hegemonya kavramı da önemli bir yere sahiptir. Apple, hegemonyayı bireylerin faaliyetlerini meşrulaştırmaya hizmet eden, konuşulmayan sosyal kurallar olarak açıklar. Diğer bir ifadeyle, toplumda bazı bireylerin yükselmesini sağlayan güç ilişkileri hegemonya olarak nitelendirilebilir. Apple, bu güçlerin açığa çıkarılması, sorgulanması ve ortadan kaldırılmasıyla ezilenlerin güç elde etme imkânı bulacağını savunur.

Freire, eleştirel pedagoji veya eleştirel teori alanının Brezilyalı duayenidir. Eğitim programı alanı odak noktası olmasa da eğitim yoluyla, toplumda geri planda kalmış grupların güçlendirilmesi noktasında önemli çalışmalarda bulunmuştur. Ezilenlerin Pedagojisi adlı ünlü kitabındaki önemli kavramlardan biri eğitimde bankacılık konseptidir. Bankacılık tipi eğitim, öğretmenin öğrencilere düşünmeyi, güç yapılarına eleştirel yaklaşarak meydan okumayı öğretmeyerek nesnel bilgileri öğrencilerin zihnine, aynı bir bankaya para yatırır gibi, yerleştirmeye çalışmasıyla ortaya çıkar. Bu tür eğitim öğrencileri özgürleştirmediği gibi toplumdaki adil olmayan güç ilişkilerinin sürmesine neden olur.  Bu sebeple, Freire bankacılık tarzı eğitim anlayışının ortadan kaldırılması gerektiğini savunur. Sosyoekonomik anlamda dezavantajlı grupların toplumda güçlenmesini sağlayacak kaynaklardan birisi finansal bağımsızlık sağlamaktır ve bunun için sadece yüksek gelirli bir meslek sahibi olmak tek başına yeterli değildir; para yönetimi konusunda da asgari bir bilgiye sahip olmak gerekir. Örneğin, birikim yapmanın yolları, farklı yatırım araçları ve nasıl kullanılacağı, para yönetiminin esasları gibi konularda ortaokul ve lise seviyesinde dersler verilmesi, öğrencilere ekonomik güç ve özgürlük kazanma noktasında oldukça etkili olabilir fakat ülkemizde çoğu çocuğun erişkin yaşantılarında çok işlerine yarayacak bu konularda en ufak bir fikri dahi yoktur fakat üst sosyoekonomik statüye sahip ailelerin çocukları bu tarz bilgi ve becerileri ailelerinde kazanabilmektedirler ki bu da güç eşitsizliklerinin devamı anlamına gelebilir.  Freire, öğretmenlerin öğrencilerle, onların dünyadaki konumlarıyla ilgili sohbet etmesini ister. Nitekim ona göre, gerçek bir pedagoji, öğrencileri duygusal, sosyal, politik ve ekonomik olarak dönüştüren diyaloglar yoluyla gerçekleşir. Apple’ın görüşlerinde herhangi bir dinden etkilenmeye rastlanmazken, Freire’nin Hristiyan inancı onun hem sosyal bir kurum olarak kilise hem de eğitimin amacı ve içeriği konularındaki fikirlerini etkilemiştir. Freire, okullar gibi kiliselerin de sosyal ve politik olaylara karşı gerçek anlamda tarafsız kalamayacağını, tarafsız olma söyleminin dahi güçlü ile saf tutmak olacağını belirtir. Freire, kiliseleri, toplumsal eşitsizlikleri ele alma ve bireyi yönlendirmelerine göre 3’e ayırır. Bunlar, geleneksel, modernleşen ve peygamberlik kiliseleridir. Bunlardan bireyi özgürleştirmeyi, toplumsal eşitsizlikleri ortadan kaldırmayı hedefleyen ve Freire’nin çoğalmasını istediği kiliseler peygamberlik kiliseleridir. Politikliğini gizlemeyen bu kiliseler, zenginlerin fakirlere yardım etmesi odaklı faaliyetleri reddedip daha devrimci adımlara yönelmiştir. Bu kilisenin düşüncesine göre toplumun dönüşmesi için idealler ve ekonomik gerçekliklerin temas etmesi gerekir. Yani daha kapsamlı ve kökten değişim odaklıdır. Freire, aynı anlayışın eğitimde de gerçekleşebilmesi için öğretmenlerin kiliseler gibi, köklü bir değişikliğe niyetli olması gerektiğini savunur.

George S. Counts da radikal eğitim alanının önemli isimlerindendir. Amerikan eğitim sisteminin fazla bireyci olması ve öğrencileri ahlaki eğitimden uzaklaştırması noktasında keskin eleştirilerde bulunmuştur. Çocuk odaklılığın, eğitimin sosyal yönünü göz ardı ettiği ve sınıf temelli toplum yapısını yok etmek yerine bunu güçlendirdiğini dile getirmiştir. Eğitim programı kavramına değinmemesi, düşüncelerinin soyut ve teorik boyutta kalmasına yol açmıştır. [Dare the School Build a New Social Order] kitabında, eğitimin sosyal refah sağlayıcı zemin oluşturamaması, zamanın eğitiminin kapsamlı bir bakış açısın sunmaması ve sadece öğrenciye odaklanması konularına değinmiştir. Öğretmenlerin öğretimde tek unsur olmadığını söylese de ancak öğretmenlerin sosyal devrimci rolünü üstlenmesiyle sosyal, politik ve ekonomik düzelmenin mümkün olacağını savunur. Son olarak, ahlaki ve düşünsel eğitimin birbirinden ayrılamayacağını belirtir fakat bunun nasıl yapılacağı ile ilgili yorum yapmaz.

Bu yazıda bahsedilecek son radikal eğitimci mühendislik alanından eğitime geçmiş olan Harold Rugg’dır. Eğitimcilerin programı yeniden yapılandırmasıyla toplumun da radikal bir dönüşüme uğrayacağını savunan Rugg ilerlemeci bir bakış açısına sahiptir. 1920 ve 30larda yayınladığı sosyal bilimler ders kitapları, öğrencilerin Amerikan toplumundaki sosyal ve ekonomik kurumlara dair sorgulamalar yapmasını teşvik ederek bir sosyal reforma kaynaklık yapmayı hedeflemiştir. Bunlar, Amerika’da rağbet gören kitaplar olsa da çıkar gruplarının baskısıyla zamanla etkisini yitirmiştir. Rugg’ın değindiği diğer bir görüş de bütün öğrencilerin öğrenmesi gereken, matematik, fen veya edebiyat gibi, ortak bir bilgi bütünü olmadığı, gerçekliğin sürekli değiştiği ve programın da bu değişim ve dönüşüme uyması gerektiğidir. Bu görüşlerin mühendislikten sosyal bilimlere geçen biri için oldukça radikal olduğu söylenebilir.

Radikal eğitim programını 5 ortak alana göre değerlendirirken öne çıkan alan öğretmen öğesidir (Null, 2011). Toplumsal dönüşüme yol açacak güç ve imkânın öğretmenlerde olduğu düşüncesi, öğretmene ağır bir sorumluluk yükler. Onların toplumdaki ahlaki ve entelektüel dönüşümün katalizörü olması gerektiği savunulur ve bir sosyal aktivist gibi hareket etmeleri beklenir. Gücü elinde bulunduran grupların toplumu dönüştürecek uygulamalara gönüllü bir şekilde adım atmayacağı, atarlarsa güç kaybı yaşama tehlikesiyle karşılaşacakları düşünüldüğünde, bu çok da yanlış bir bakış açısı sayılmaz. Öğrenciler, çevresinden etkilenen, sosyal yeniden üretimin kültürel nesneleri olarak görülürler. Radikal program yaklaşımında, konu alanı bir amaçtan ziyade toplumsal dönüşüm aracı görevi üstlenir. Yapısı gereği sosyal konulara daha yakın duran radikal eğitimde, sosyoloji, politika ve ekonomi gibi konular öne çıkar. Bunun sebebi bu alanların toplumun içinden çıkan konular olmasıdır. İnsanların kendi ana dili veya yaşadığı ülkenin dilini öğrenmesi de onların güçlenmesini sağlayacağından okuma yazma öğretimi de Radikal program için önemlidir. Programın bağlam boyutu eşitsizliklerin nasıl üretildiğini anlamak için önemli olarak görülse de bu eşitsizliklerin doğurduğu sorunların nasıl çözüleceği noktasına gelindiğinde radikal eğitimciler bağlam incelemesine yönelmezler çünkü sorunun kaynağını güç eşitsizlikleri olarak kabul ederler. Fakat her bağlamda bu fırsat eşitsizliği aynı sebepten ve benzer şekilde tezahür etmeyebilir. Son olarak, program oluşturma ortak alanına bakıldığında, radikal veya eleştirel eğitim düşünürlerinin program kavramına pek değinmedikleri, daha soyut ve geniş kapsamlı yönlendirmelerde bulunduğu görülür. Bu da öğretmenleri ne yapmaları gerektiği konusunda soru işaretleriyle yalnız bırakabilir.

Son tahlilde, çok tartışma götürecek radikal eğitim anlayışının güçlü ve zayıf yönlerinden bahsetmek gerekir. En güçlü yönü adalet anlayışını merkeze alarak ayrımcılık, kadın-erkek eşitliği, azınlık hakları gibi konularda farkındalık uyandıran sosyal eşitlikçi bir eğitim anlayışı olmasıdır. Bilginin tarafsız olmadığı, okulların sosyal eşitsizliği engellemek yerine bunu üretmesi konusunu gündeme getirmesi de radikal eğitimin takdir edilmesi gereken diğer bir yönüdür. Bu açıdan, Varoluşçu eğitimin yapmak istediği bireyi güçlendirmek ve donatmak hedefini asıl gerçekleştiren anlayış radikal eğitim olmuş ve topluma zararlı aşırı bireyci yaklaşımın önüne geçmiştir. Aynı zamanda, sistematik ve varoluşçu eğitimin göz ardı ettiği ahlaki eğitim konusunu da tekrar eğitim programlarının gündemine getirmiştir. Eleştirel eğitimin güçsüz yönlerinden en öne çıkanı kuramsal gelişimi güçlü olmasına rağmen uygulamaya yönelik derin bir temel sağlamamasıdır. Uygulamadaki bu zorluluk da radikal eğitimin hitap ettiği kitlenin daralmasına yol açabilir. Son olarak, bütün öğretmenlerin sol eğilimli ve eleştirel anlayışa sahip olması ve bunu okullarında yaymasının imkansızlığı da radikal eğitimin kitlelere yayılmasını engelleyen zayıf yönlerindendir.

Kaynakça

Apple, M. W. (2000). Official Knowledge: Democratic Education in a conservative age. Routledge.

Apple, M. W. (2009). Ideology and curriculum. Routledge Falmer.

Counts, G. S. (1982). Dare the school build a new social order? Southern Illinois University Press.

Freire, P. (2010). Ezilenlerin Pedagojisi. (çev., Dilek Hatipoğlu ve Erol Özbek). Türkiye: Ayrıntı Yayınları. 

Null, W. (2011). Curriculum: From Theory to Practice. New York, Toronto, U.K: Rowman & Littlefield Publishers.

Schwab, J. J. (1973). The practical 3: Translation into curriculum. The School Review, 81, 501–522.